BURSA FESTİVALİ 2011 ve Nostaljik Bursa Festivalleri
Bu yılki BURSA FESTİVALİ etkinlik
programı az önce açıklandı.
Her
sabah Altıparmak’tan geçerken gözlerim iki apartman arasında açılan bez
afişlerde festival programı arıyordu ki az önce Büyükşehir Belediyesinin
internet sayfasında açıklandı program. Program umarız seçim karmaşası içinde
gümbürtüye gitmez diyordum açılış ve sonraki gün programı gerçekten çok iyi
buldum. Geçmiş yıllarda Rus Kızılordu Korosu, Lara Fabian, Emir Kusturica,
Loreena Mckennit, Ömer Faruk Tekbilek gibi dünyaca ünlü isimleri misafir eden
festivalin, Bursa Bölge
Devlet Senfoni Orkestrası’nın açılış konserine Güher ve Süher Pekinel kardeşler
geliyor ve sonraki program 19 Haziran - Rus Imperial Balesi Moskova-
Şehrazat-Bolero-Polovet Dansları’da enteresan olabileceğini düşündüğüm bir
gösteri olacak. Yalnız opera ve bale konusunda akustik olarak Merinos Merinos
AKKM’nin çok büyük sıkıntıları var, onlara şimdi değinmeyeceğim.
Ricky
Martin gerçekten “olmamış”. Biraz küf kokuyor. Ne klasik, ne nostaljik, ne de
pop. Hayran kitlesinin olduğunu düşünmüyorum ama gelsin bir de öyle görelim.
Gipsy Kings’in güncel muadilleri çok
fazla artmış olsa da onlar bir klasik ve her sene gelseler de bir itirazım
olmaz. Keşke bir de Mudanya-Trilye arası sahilde “Kuruçeşme Arena” tadında bir
konser alanımız olsa ve yazın o güzel akşamında uçuşan beyaz elbiselerimiz ve
sahile vuran dalgalar eşliğinde dinlesek onları… o da olur bir gün.
Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Recep
Altepe’nin tanıtım sırasında söyledikleri
“Yarım asırlık bir festival olan bu organizasyon çocukluğumuzdan kalan
anıları var. Sadece Bursa’nın değil aynı zamanda ülkemizin de en uzun soluklu
festivalidir. 50 yıllık süreçte yerli ve yabancı onlarca sanatçı Bursa’nın
kültürel hayatına unutulmaz izler bırakmışlardır. Büyükşehir Belediyesi olarak
her zaman sanata ve sanatçıya destek veriyoruz. Festivalin daha da görkemli
hale gelmesi noktasında gayret sarfediyoruz. Süresi de uzatılan festivalle
Bursa 1,5 ay boyunca festival keyfini yaşayacak” cümleleri de beni biraz
geçmişe bakmaya yöneltti. Eskiler hep der ya! “eski
festivallerin (bayramların) tadı bir başkaydı” diye…
Bursa
Büyükşehir Belediyesi ile Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı tarafından bu yıl
50`incisi düzenlenecek olan “Uluslararası
Bursa Festivali” ‘nin öncesine geriye dönük festivaller nasıl geçiyor diye
bir bakalım dedim. O günün koşullarında programlar nasıldı? Halk katılımının
boyutları neydi? Basın neler diyordu? Diye biraz eski gazete ve dergilere göz
attım, sizlere festival programı boyunca Mümin Ceyhan Bursa Kültür Kaynakları
Araştırma kütüphanesinin raflarında bulduğun eski süreli yayınlar ve
fotoğraflar arşivinden faydalanarak “Geçmişte Bursa Festivalleri” ile ilgili
haberleri derleyip sunacağım. İlk yazımız Temmuz 1964, HAYAT MECMUASI’ndan Edibe
Dolu’nun 3. Bursa festivali süresince izlenimleri.
Umarım
özlem dolu anlar yaşarsınız.
III. BURSA FESTİVALİ
Bursa
7 Temmuz günü yılın en sıcak günlerinden birini yaşıyordu. Buğulu bir sis
tabakasının kapladığı gökyüzünü yer yer yağmur bulutları sarmıştı. Gölgede bile
durmak insana imkânsız gibi geliyordu. Oysa sıcağın en fazla tesirini
gösterdiği saatlerde Ulucami ile yeşil türbe arasında halk sıcağa, güneşe meydan
okur gibi caddenin iki kenarında toplanmış, III. Bursa festivalinin açılış
geçidini bekliyordu.
Siyah
yeldirme, beyaz başörtülü kadınlar, kısa kollu yazlık elbiseli genç kızlarla
omuz omuza, bayramlarını kutlamaya hazırlanıyorlardı. Hepsinin endişesi gökteki
bulutların yağmur getirmesiydi.
Saat
17.30’da daireler dağılmış, o gün için dükkânlar erkenden kapanmış, yollar
hıncahınç insanlar dolmuştu. Geçidi daha güzel görebilmek için civar
apartmanların taraçalarına, hatta bacaların üzerine çıkanlar vardı.
Turizm
ve tanıtma bakanı Ali İhsan Göğüş’ün bir konuşmasıyla açılan Bursa Festivalinin
programı da çok yüklü ve zengindi. Yerli ve yabancı 20 folklor ekibi, şehrin
çeşitli yerlerinde gösteriler yapacaktı. Bütün ekipler asıl canlı ve renkli
gösterilerini geçit resminde şeref tribünün önünde saklamışlardı.
Merinos
ilkokulunun çocuk mehter takımıyla, İnegöl mehter takımını görünmesi, şeref
tribünün hemen yanında oturan İngiltere İstanbul başkonsolosunun hanımını pek
ilgilendirdi. Durmadan resim çeken eşine onları gösteriyordu. Kendisinden
sonradan söylediğine göre, Mehter takımımızı 1957 Edinburgh festivalinde görmüş
ve çok beğeniyormuş.
Mehterleri
Edinburgh’dan hatırlayan yalnız başkonsolosun hanımı değildi. Tatillerini
geçirmek için İstanbul’a gelen, bursa festivalini işitince yolculuklarını Bursa’ya
kadar uzatan İskoçyalı genç bir çift, Bill ve Jane Morris de vardı. Edinburgh
üniversitesinde öğrenci olan genç evliler, başta Bursa kılıç kalkan ekibi olmak
üzere, bazı folklor ekiplerimizi geçen yıllarda Galler’de yapılan müzik ve
folklor festivalinde görmüşler.
İlkokullar
çeşitli kıyafet ve sembollerle geçide katıldılar. İçlerinde en çok ilgi çeken Mithatpaşa
İlkokulu öğrencilerinin ipekböceği, koza ve kelebeklerini tasvir ettikleri
“ipekböceği ailesi” ile Atatürk ilkokulunun “tarih boyunca elbise” ismi altında
çeşitli ulusların kıyafetlerini canlandırmasıydı.
Folklor
ekiplerine 20 kişilik kız-erkek ekibi öncülük ediyordu. İtalyanlar tefleri, akordeonları
ve özel bir ses çıkaran testilerinin müziğine uyarak, şeref tribünün önünde
coştukça coştular.
Misafir
oldukları, renk renk kıyafetleriyle, folklor ekiplerinin, başında da onlar dans
ediyor, halk durmadan alkışlıyordu. Böylece kendilerine ayrılan zamandan daha
uzun dans edince, onarlı izleyen ekipler de en güzel danslarını, en tesirli
figürlerini şeref tribünün önünde göstermekte ısrar ediyorlardı. O kadar ki
geçide katılanların yarısına gelince resmigeçide ayrılan zaman aşmıştı.
Festivali
idare eden spiker her topluluğa “son figürlerini yapıyorlar, şimdi yeşil’e doğru
yollarına devam edecek ve orada kendilerini bekleyenleri daha çok
bekletmeyecekler” diye uyarıyordu.
Fakat
onlar gerçekten son figürlerine kadar oynamakta kararlıydılar. Bir kere
hızlarını almışlardı, artık duramazlardı!
Nitekim
sonradan konuştuğum birkaç ekip, normal zamanda 5-6 dakikalık geçit sahası
boyunca elli defadan fazla dans ettiklerini, halkın elinden bir türlü
kurtulamadıklarını söylediler.
Gece
şehir stadyumunda kurulan özel platformlar üzerinde, ekipler sırayla
hünerlerini gösterdiler.
Halk
hep stadyuma akıyordu adeta. Tarlasındaki işini bitiren köylüler,
traktörlerinin arkasına bağladıkları römorklara çoluk çocuk doldurmuş,
bayramdan kendi nasiplerini almaya geliyorlardı.
Ekipler
gece gösterilerine katılmayanları mahrum etmemek için, sabahtan itibaren
sokaklarda çalıp dans ediyorlardı. Gecenin ilerlemiş, daha doğrusu sabahın
erken saatlerine kadar durmadan dans ediyor, alkışlanıyorlardı.
Bursa
festivalinin tertibinde hem Bursalılara yılda bir kere çılgınca eğlenme fırsatı
vermek, hem de yerli yabancı turistleri kentlere çekmek gayesi güdülüyor.
Bu yıl bursa festivalini
daha da hareketlendirmek için bir fuar açıldı. Böylece festivale, Avrupa’daki
benzerleri gibi canlı ve neşeli bir eğlence havası da vermek mümkün oldu.
Bursalılar,
Hacivat ve karagöz oyununu perdeye mal eden Şeyh Küşeyri’nin hemşerileri
olmasından kıvanç duyuyorlar. Bu yüzden karagöz festival programına geniş yer
verilmişti. Çocuklar kadar büyükler de karagözün mezarında, çocuk bahçesinde ve
şelale bahçesinde, Bursa’nın ünlü kuklacı ve karagözcüsü Besim Gezer’in
oyunlarını takip etmek için heyecanla bekleşiyorlardı. Gerçekten de bütün
festival sırasında en çok rağbet gören eğlencelerden biri Karagöz oyunları oldur.
Festival
bitmiş, halk beş gün durmadan çılgınlar gibi eğlenmişti. “bakalım gelecek yıl
neler göreceğiz” diye kendi kendilerine sorup duruyorlar.
ASLIHAN CEYHAN- HAZİRAN 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder