Beynimiz
vücudumuzun küçük bir bölümünü oluştursa da, yiyeceklerle alınan enerjinin
yüzde yirmisini harcar. Bu yüzdeyi hafife almayın. çünkü bir çoğumuz diyet yaparken özellikle kalori hesabı ile olanlarda beyin fonksiyonlarımızı ve beynimizin ihtiyaçlarını göz ardı ediyoruz. biliyorsunuz neredeyse 45 dk'lık futbol maçı yapan sporcuların harcadıkları kalori ile 45 dk. matematik formülleri ile uğraşanların harcadıkları kalori eşit. BU açıdan baktığımızda kalorisiz bırakılmış bir beyin çalışamayacak kadar güçsüz kalır. çoğumuzun diyetler sırasında kaba tabirle "şaşkın" ve dikkatsiz olması bu yüzdendir. Özellikle glikoz kullanan beyin sıkı karbonhidrat kısıtlamalarında "aç" kalır.
Bir kaç besin vardır ki beynimizin dostudur. Hani çocuklarımız sınava girerken, kendimiz önemli bir proje içinde olduğumuzda, unutkanlıklar baş gösterdiğinde, halsizliklerle karşı karşıya kaldığımızda veya daha dün tanıştıklarımızın adlarını unutmaya başladığımızda kapısını çalmamız gereken besinler nelerdir? Özellikle hamilelik dönemlerinde unutkanlıkla baş başa kalmamak için neler tüketmeliyiz? çocuklarımızın algı düzeyini artırmak ve dikkatlerini toplamalarını sağlamak için onları hangi sağlıklı besin grupları ile beslemeliyiz? işte kısa kısa ama faydalı bir özet....
BELLEK GÜCÜNÜ ARTIRMAK VEYA SADECE KORUMAK İÇİN
HAVUÇ: Hatırlama yeteneğimizi arttırır, çünkü havuç beyin metabolizmasını
canlandırır. Bir şey ezberlerken bir ufak tabak sıvı yağlı havuç salatası
yiyin.(zeytinyağlı olmasına dikkat)
ANANAS: Tiyatro sanatçılarının ve müzisyenlerin ihtiyacı olan bir meyvedir. Uzun bir metin ezberleyebilmek için fazla miktarda C vitaminine ihtiyaç
vardır.
AVOKADO: Kısa süreli bellek içindir (Örneğin alışveriş listesini yaparken).
Fazla miktarda yağ asidi içerir. Yarım avokado yeterlidir.
ISIRGAN OTU: Hafızayı kuvvetlendiren besinlerdendir. Özellikle sınavlara
hazırlanan ısırgan çayı
içirilmesi yerinde olur.Isırganı ıspanak gibi pişirerek de hem salatasını hem de kavurmasını çocuklarınıza yedirebilirsiniz.
KABAK: Hafıza için eşsiz bir besindir. Yemeklerle sık sık tüketilmesi son
derece faydalıdır.özellikle çok hafif biçimde tereyağında veya zeytinyağında 2-3 dk.çevrilerek üzerine hafif nane ve karabiber ile zenginleştirilmiş biçimde çocuklarınıza salata olarak yedirin. faydasını göreceksiniz. Ayrıca tadı da eşsizdir.
MUTLULUK
Mutluluğu yeni moda ilaçlarda aramayın. Doğru tüketilen doğru gıdalarda fazlasıyla mevcut.
KIRMIZI BİBER: Ne kadar acı olursa o kadar iyidir. Aroma maddeleri vücudun
kendi mutluluk hormonu endorphinin salgılanmasını hareketlendirir. En iyisi çiğ
yemek. Kurusunu, tazesini, turşusunu tüketin tabi midenizi kollayarak.
ÇİLEK: Stresi giderir. Lifli maddesi mutluluk verir. güzelce yıkamayı unutmayın. Sakın hormonlu diye korkmayın. Cam önünüze saksınıza bir parça ekin bütün yaz size çilek versin.
MUZ: Sırrı serotonin. Bu maddeye beynimizin mutlu olması için ihtiyacı vardır. Çocuklarınıza bol bol yedirin. aynı zamanda çok önemli bir potasyum kaynağı olması dolayısıyla çok önemli. çocuklar hem ishal hem kabız olduğunda zengin lif içeriğinden dolayı muhakkak verilmeli.
ÖĞRENME KOLAYLIĞI
LAHANA: Sinirliliği giderir .
Daha stressiz öğrenilir (örneğin sınav öncesi).Lahananın faydaları saymakla bitmez siz en iyisi salatasını, dolmasını, turşusunu bol bol tüketin. Tiroit sorunu olanlar çok bol tüketmesin. bezlerin aktivitesini yavaşlatıyor.
LİMON: C vitamininden dolayı canlandırır, algılama yeteneğini artırır. Tek başına tüketmek zor diyorsanız yaz aylarında (özellikle sınav dönemlerinde) evde çocuklarınıza bol bol limonata içirin. Ev yapımı olsun lütfen. yoksa bir faydası yok biliyorsunuz.
YABAN MERSİNİ: Uzun süreli bir öğrenmede ideal bir meyvedir. Beynin kanla daha
iyi beslenmesini sağlar.tartı, turtası, pasta süsü olarak vs. çok güzeldir. her seferinde bulmak zor derseniz reçelini yapın, dolapta tutun.
DİKKAT TOPLAMAK
SOĞAN: Aşırı yıpranmaya, fiziksel yorgunluğa karşı. Kanı sulandırır, beyin
oksijeni daha iyi alır. tadını ve kokusunu sevmeyenler için karamelize soğan idealdir. Zeytinyağında biraz kavurun üzerine çok az kahverengi şeker serpip çocuklarınıza köftenin yanında bol bol yedirebilirsiniz.
CEVİZ, FINDIK, FISTIK: Faydalarını saymaya gerek var mı?Beyindeki haber alma maddelerinin oluşumunu
hareketlendirir. Her gün bir avuç, özellikle sabah aç karnına yiyiniz. Çocuklarınızın beslenme çantalarına bir avuç koyun. acıktıkça teneffüs aralarında atıştırsın.
YARATICILIK GELİŞTİRME
ZENCEFİL: İçerdiği maddeler beynin yeni fikirler üretmesini sağlar. Kan
sulandığı için vücutta daha serbest akar, beyin oksijenle beslenir.Kuru zencefili bütün yemeklerinize çok az kimyon kullanır gibi rendeleyebilir, limonatalarınıza katabilirsiniz.
KİMYON: İnsanın aklına birden bir fikir getirtir. O kadar faydalıdır ki,yaratıcılığı beslemesi bunlardan sadece biridir. Çayınıza, bütün sulu yemeklerinize muhakkak koyunuz. her yemeğe yakışır hatta zeytinyağlı sebze yemeklerine bile. bir kaşık öğütülmüş kimyon veya taze kimyon her şeye birebirdir. Özellikle hamilelik döneminde gazdan şikayetiniz varsa kaşık kaşık kullanabilirsiniz.
10 Aralık 2013 Salı
9 Aralık 2013 Pazartesi
Mudanya-İstanbul Hattının Efsane Vapuru
“Güzel Trak”
A. CEYHAN / Bursa Ocak 2013
info@unikentevleri.com
Marmara
halkının merakla beklediği Türk Deniz Ticaret Filosunun yeni gemisi olan “Trak”
en nihayetinde denize inmişti.
Gazi’nin
emriyle, Denizyolları İdaresinin Almanya’da Krupp tezgâhlarında yaptırdığı “en
genç” gemimiz 22 Mayıs 1938 sabahı, bir gelin kadar zarif süslenerek Galata Rıhtımı’nın
başına yaklaşmıştı.
Amiral,
Rektör, Mili Sanayi Reisi, Deniz Erkânı, bankalar, Vilayet, Parti ve Matbuat
Erkânı da halkın coşkulu kalabalığının arasına karışmıştı. Saatler 09.45’i
gösterdiğinde bu nazlı gelin, İstiklal Marşımız ve coşkulu alkışlar arasında, emektar
“Ülgen” vapurunu selamlayarak, rıhtımdan ayrılıp Mudanya’nın yolunu tuttu.
Yeni
iş başı yapan Trak; 75 metre boyunda 11 metre eninde saatte 19 mil hız
yapabilen 1414 grostonluk bir tekne idi. Göz alıyordu. Geniş güvertesi, pırıl
pırıl cilalı ahşap aksamı ile Trak “yeniliği” temsil ediyordu. Koparılmış,
eskitilmiş, yanmış, kanayan kalplerin- Kurtuluş Savaşı yaralarını saran bir
ulusun- içinde pır pır uçuşmaya başlayan renkli bir kelebekti Trak. Trak “umudu”
temsil ediyordu.
Önceleri
Bursalılar, Vapurculuk Şirketinin vapurlarında yolculuk yapmanın fena şartlarda
bulunmasından şikâyet edip, bu yolculuğun insan taşıma mefhumile taban tabana
zıt olduğunu söylerken, bu vapurlarla yapılan yolculuğun orta Kurun devrini
andırdığını defalarca belirtmişlerdi.
Hatta artık Bursalılar Mudanya hattını terk edip, Yalova hattı üzerinden
İstanbul’a gitmeye başlamışlardı. “Asya” vapuru ile yedi saat süren yolculuk
pis kamaralarda, yenmeyecek kadar kötü yemekler ile çekilecek çile değildi
kısacası. Vapurculuk şirketi yeni bir vapurun geleceği sözünü vermişti
vermesine ama Bursalılar “biraz insaf edin” diye haykırıyordu.
Bunun
üzerine bundan tam 79 yıl önce, (aynı bugün İDO’nun tutarsız fiyat tarifelerine
karşı kurulan BUDO gibi) Bursa Belediye reisi Muhittin Bey duruma el koyarak,
İktisat Vekili Celal Bey’e “Vapurculuk şirketince bu hat ıslah edilmediği
takdirde vapur işletme imtiyazının Bursa Belediyesine verilmesi konusunda
hükümete başvuracağını” açıklamıştı. Bu ıslahat için tam 3 sene
bekleyeceklerdi. Bursa bu 3 sene içerisinde yoğun karlı kış günlerinde kapanan
Yalova yolu nedeniyle daha da müşkül duruma düşüyor, Mudanya hattından 3 günde
bir işleyen vapurlar sebebiyle 3-4 gün dünya’dan bir haber kalıyordu. İskelede
tonlarca meyve, sebze ve mal birikiyor halk isyan üzerine isyan ediyordu. Hal
göstermişti ki Bursa’nın tabii, iktisadi ve coğrafi iskelesiydi Mudanya. Mudanya
Bursa’nın dünya’ya açılan penceresiydi. Derhal durum düzeltilmeliydi. Hızlı ve
modern vapurlar ile her gün Mudanya-İstanbul hattı işlemeliydi.
Atatürk’ün
bizzat isim babası olduğu Trak’ın tanıtımı aylardır sürüyordu. Denizbank, vapur
denize indirilmeden önce vapurun etimolojik analizini içeren bir broşür
bastırmıştı. Doğru ya ne demekti bu “Trak”?
“Balkanların
doğu cenub köşesine verilen bu ad eski zamanlarda çok geniş bir vatanın ve çok
yayılmış bir Türk ulusun adı idi”
Güneşli
bir bahar sabahında tezahüratlar eşliğinde yola koyulan Trak, daha önce bu
rıhtımın hiç görmediği bir hızla saatte ortalama 18 mil süratle seyrederek 2,5
saate Mudanya’ya ulaşmıştı.
Mudanya
iskelesine “Güzel Trak’ı” karşılamaya binlerce Mudanyalı ve Bursalı gelmişti. Trak,
bayraklar ve defne dalları ile süslü iskeleye yanaşır yanaşmaz kurbanlar
kesilmişti. Bu tenezzüh seferinde yer alan Trak vapurunun şanslı ilk 400
yolcusu ise Bursa’da bir tatile hak kazanarak Çelik Palas’a yerleştirilmişti.
Bu
vapur yalnız Mudanya’ya işleyecekti. 3 birinci, 3 ikinci kamarası olan vapurun
içinde barı, kanepeleri, oturma gurupları ve bir de kış bahçesi vardı. 2,5 saatlik
Mudanya yolculuğu yapacak bir gemi için fazla ayrıntılı dekore edildiğini
düşünenlerinin aklındaki soruyu zamanın usta kalemi Suat Derviş Hanım, vapurun
ilk seferinden bir hafta sonraki ziyareti sonrasında Modern Türkiye mecmuasında
yazdığı "Trak Vapurunda Bir
Saat" adlı yazıda aydınlatıyordu.
"Gemi taze
boya, yeni tahta kokuyor. Bir merdivenden çıkıyoruz. Bir salona girdik. Lüks
trenlerdeki koltuklara benzeyen kırmızı marokenden geniş yumuşak kanepeler,
aralarında birer masa... Geniş pencereler... Zemin yeşil, kanepeler kırmızı,
duvar kahverengi... Elektrik fanusları fevkalade zarif, kübik değil fakat
gemiye yakışacak güzellikte, dahilî tezyinat çok yerinde ve zevkli... Kanepeler
iki üç saat sürecek bir seyahat için ne kadar konfortable...
…Geminin üç birinci, üç de ikinci mevki
kamaraları var. Bu kamaralardan birinci mevkilerin de içleri çok rahat, çok
geniş bir karyolası ve karşısında icabında yatak gibi hazırlanabilecek bir
şezlongu var. Biz gemiyi gezmekteyken bize iltihak etmek nezaketini göstermiş
olan Birinci kaptana soruyorum:
- Mademki vapur yalnız Mudanya'ya
işleyecek ve siz de Mudanya'ya iki saatte gidecek diyorsunuz. Bu kamaralar
kimler için yapılmış?
- Hastalar için, cevabını alıyorum.
Malûm ya, geminin işlediği yerler; banyo yerleridir. Oraya giden bir hasta
olabilir ki bacağını rahat uzatmak, dinlenmek istirahat etmek ister, işte onlar
için burası düşünülmüştür.
29
Mayıs 1938 günü Trak, Mudanya’ya tam 5
sefer yapmıştı. Mevsim yaza dönüyor, güneş ışıltılı yüzünü göstermeye başlıyordu.
Gazeteler “Güzel Trak” fotoğrafının üstüne bir manşet atarak ilk sayfadan
duyurdu haberi “ bu yalnız deniz ticaret
hayatımızda değil, tarihte bile görülmemiş bir hadisedir”. Denizbank Umum
Müdürü Yusuf Ziya Öniş konuşmasında Bayar Hükümetinin deniz politikasına vurgu
yaparak Bursalıların kulağına da bir şeyler fısıldıyordu. Bu fısıltılar
Bursalılara hayaller kurdurmaya başlamıştı bile. Trak Vapuru ile seyahat
edenlerin gönlünden geçen hükümet politikası ile örtüşüyordu. Böyle süratli ve
yeni vapurlara binmek, onlarla yeni yerler görmek. Kısacası mesafeleri
azaltarak dünyalarını genişletmek.
“ Trak gibi İstanbul ve Marmara Bölgesinde
işleyecek gemilerimizin gerek mahalli hayatı, gerek iç ve dış turizmi inkişaf
ettirmek hususunda pek mühim rolleri vardır. Bu rolleri başarmak için iki şart
lazım: Sür’at ve rahat. Mudanya yolunun iki buçuk saate inmesinin ne demek
olduğunu Mudanya-Bursa yolu yapıldıktan sonra derhal hissedeceksiniz”
Akabinde
Bursa Valisi Şefik Soyer müjdeyi verdi “Mudanya-Bursa
Şosesi asfalt yapılacak”.
Trak’ın
işlemeye başlaması, modern Mudanya vapurlarının Bursa’ya kattığı ne ilk ne de
sonuncu katkı olmuştu. Artık halkın dilinde Bursa’nın bir seyyah şehri olması,
Mudanya’da otel açılması, müze yapılması vb. konular konuşulma başlanmıştı.
Bundan
böyle Trak, Mudanya’dan İstanbul’a her gün saat 8.30 da ve İstanbul’dan
Mudanya’ya saat 16.30’da kalkacaktı. İstanbul’dan yapılan seferler çok fazla
rağbet görüyordu. Mudanya’ya Pazar günleri 300-400 misafir gelir olmuştu. Trak’ın
son birkaç seferinde getirdiği İstanbullu sayısı, evvelki yıllarda bütün bir
mevsim şehre gelenlerin sayısından çoktu.
“Marmara turizm mıntıkasının bir
kutbu olan Bursa’nın bu vapurla kazandığı yeni ve mes’ud vaziyet, buranın
inkişafa müsaid çok parlak bir istikbali olduğunu müjdeliyor” diyordu
gazeteler.
İlk
vapurunu Trak’ın teşkil ettiği Marmara tipi vapurların bundan sonrakileri “Sus”
ve “Marakas” olacaktı. Bu vapurların da gelmesiyle hatta muazzam bir ilgi
başlamıştı.
Mudanya
cıvıltısına kavuşmuştu. Bursa-Mudanya şosesi asfaltlanıp, kasabaya gelen nakil
vasıtaların sayısı artınca Nisan ayından itibaren Mudanya mevsimlik göç de almaya
başlar olmuştu. Sayfiye özlemi çeken, tebdilihava isteyen Bursalıların
“Büyükadası” idi Mudanya. İskelenin yanı başındaki Belediye Gazinosu olsun, Belediye
Parkı olsun, ya da Arnavutköy Plajı; hepsi bir bir elden geçiyor ve Mudanya’ya istirahata
gelecek Bursalı veya dış seyyahlara hoşluklar yapılmaya devam ediliyordu.
Erken
gelen baharlar da Bursa’da banyo mevsiminin erken başlamasına sebep oluyordu.
Bilhassa Çekirge asfalt yolu ile Mudanya asfaltının yapılması şehri adeta ihya
etmişti. “Zümrüt gibi nev’i şahsına
münhasır yeşillik, yorgun ve sinirli insanları dinlendiren en tabi bir deva
olduğundan Çekirge’nin de bu bakımdan müstesna bir kıymeti vardır” diyordu
gazeteler. Çekirge Otelleri son yıllarda iyi bir temizlik yapmış; 20 yıl
evvelki han döküntüsü, tahtakurularından geçilmez ahşap oteller, az çok bu
günkü ihtiyaçları karşılayan müesseseler haline döndürülmüştü.
Mudanya
ise yeni serpilmeye başlamış bir genç kız gibi allandıkça allanıyor ve
pullanıyordu. Vali Refik Kuraltan Yeniköy Plajını iptidai koşullardan kurtarmak
üzere, sahile ince kum döktürtmüş, çöpleri temizletmiş, plaj boyunca modern ve
sabit şemsiyeler koyarak burayı kullanışlı hale getirmişti. Dahası şezlongların
siparişi verilmiş, soyunma kabinleri ısmarlanmıştı.
İskeleye
inen turistlerin bu şirin ve dilber kasabayı metruk görmemesi için sahildeki
evlerin derhal dış duvarlarının tamir edilmesini ve beyaza boyatılması
gerektiğini söylemişti. Vapur uzaktan yanaşırken içindeki turistlerin, zümrüdî
yeşil zeytinliklerden oluşan ilahi bir dekor önünde bir inci dizisi halinde
sıralanan evleriyle daha şirin görmelerini sağlayacaktı Mudanya’yı.
Bir
noksan kalmıştı. O eski ve keşmekeş iskele. Üzerindeki acente, gişe, belediye
ve polis büroları binalarını boyatarak, vapurdan inenlerin üzerine güruh
halinde gelen hamalları düzene sokarak, ufak tefek düzenlemeler ile biraz yola
koyulmuştu. 1939 yılının Haziran ayında ise 280 Lira tahsisat ayrılarak
iskelenin, Bursa Demiryoluna bağlandığı, bekleme salonlarının olduğu, 3 büyük
vapurun yanaşabileceği gibi 81 metre uzunlukta, bir ucu kırık bir liman olarak
düzenlenmesi işine salık verilmişti.
İskele,
yollar, oteller yapılmaya devam ediyor “Trak” ise tıkır tıkır işliyordu.
İlk
büyük fırtınasını Eylül 1938’de güç bela atlatmıştı
Henüz
1 yaşında, tam havalar ısınıp Mudanya’ya seyyah akının başlayacağı vakitte -9 Nisan
1939 günü- Trilye önlerinde sis yüzünden karaya vurup tamire çekildi. Altında
yara açılan Trak, bu yarayı birkaç tamiratla sardırıp seferlerine devam etti.
Trak
6 senelik hizmet hayatı boyunca denize bir inip bir karaya çekiliyordu.
Mudanya
halkı ise gelenlere “hoş geldin” derken gidenlere el sallayacaktı bu limandan…
Bursa
Lisesinden Harbiye’ye geçen gençler, üniversiteli kafileler, Hallas yatı ile yanaşan
150 dost Yunanlı, Viktorya vapuru ile gelen Amerikanlar, İpek ticareti yapmaya
gelen İtalyan ticaret heyeti, Fransız muharriri Klod Farer, Yoldaş General
Vorosilof, İsveç Veliahtı Prens Güstav Adolf, Libya Kralı İdris El Sunusi,
Afgan kralı Zahir Şah, Şah Rıza Pehlevi, Kraliçe Süreyya…Celal Bayar, Milli Şef
ve Büyük Ata
Kimler
gelip kimler geçecekti daha bu güzel kasabanın limanından…
Ve
1944 kışında güzel Trak…
Daha
Mudanya’ya binlerce seyyah taşıyabilecekken, Trak, hattı dışında yaşadığı
talihsiz bir kaza sonucu Mudanya halkına veda etmişti.
Dünya,
2. Dünya Savaşı ile kırılırken Trak’a da görev düşmüştü. Bugüne kadar hep yolcu
taşıyan bu güzel vapur, bu “son seferinde” İstanbul’dan aldığı askeri
birlikleri alarak Gelibolu’ya götürmüştü. Seferden dönerken aldığı bir emir
değiştirdi hem rotasını hem de kaderini. Bandırmaya gitmeliydi. Tipi vardı.
Görüş mesafesi kısıtlı idi. “Güzel Trak,” daha çok genç iken 18 Ocak’ı 19 Ocak’a
bağlayan 1944 gecesinde Mudanya açıklarında Kapıdağ Yarımadası önlerinde
kayalıklara bindirerek 23 emektar denizcisi ile Marmara’nın sularına gömülmüştü.
Öksüz kalmıştı üzerinde uçuşan
martılar,
güvertesine sert sert
vuran lodoslar- poyrazlar,
mavi-beyaz gökyüzü,
yolunu kesen sis ve
yükünü taşıyan derin deniz..
ardından el
sallayanlar,
çıkışında gazete
satanlar, …
Ya Sıdıka Teyze? Cumartesi akşam
çayını Trak’ın gelişine göre demleyen?
Çocuklar? Uyanmak için vapur sesini
bekleyen?
İskeledeki simitçi? Eskişehir
unundan-Devrengeç suyundan…
Gözü yaşlı Şimendifer… Sebebi Trak’tı
sahile inişinin, ne erken bir veda idi bu?
Herkes soruyordu…
Ne erken bir veda idi bu?
Genç
ve güzel Trak bu hafta sahile selam edemeyecek, bu banyo mevsiminde seyyah taşıyamayacaktı.
Ama umuda doğru bir kapı açan bu “Güzel Vapur” talihsiz mürettebatı ile tarihin
sularına gömülürken gerisinde Siyah- beyaz karelerde çocukluk yaşamış
Mudanyalılara güzel hatıralar bırakacaktı.
Kaynakça:
Cumhuriyet Gazetesi Arşivi.
1937-1945 yılları arası Cumhuriyet Gazeteleri
Feza Kürkçüoğlu;
“Güzel Trak'ın İlk Seferi” Sea Life, Mart 2004, N:30
Falih Rıfkı Atay;
“Denizciliğimiz” Ulus Gazetesi 25 Mayıs 1938
Suat Derviş Hanım
“"Trak Vapurunda Bir Saat"
Modern Türkiye, 19.Mayıs.1939 No:14
NOT:
* fotoğrafların veya gazete kupürlerinin orjinallerini kullanmak isteseniz lütfen info@bursakutuphanesi.com adresine mail atınız.
* Yazı Bursa'da Yaşam dergisinde yayınlanmıştır. -(Olay gazetesi)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)




























