16 Şubat 2012 Perşembe

Bursa Bölge Senfoni Orkestrası


                Bursa Bölge Senfoni Orkestrası bu gece (01.11.2012 Perşembe) Atatürk Kongre Kültür Merkezinde Çaykovski'yi "konuk etti".
                Konser saatinden 45 dakika önce başlayan "müzik konuşmaları" çok sesli müziği bilinçli dinlemek adına önem taşıyordu. Doç. Mesruh Savaş'ın düzgün diksiyonu ve dinleyicileri elinde tutan hitabeti sayesinde Çaykovski'yi  yakinen algılama fırsatı bulduk. Müzik konuşmalarının gün geçtikçe katılımcısı artacaktır, hiç şüphe yok. Çünkü samimi, ukalalığa ve gereksiz terminolojilere yer vermeyen süresi de içeriği de tadında bir sohbetti.
                Kendi adıma defalarca biyografisini okumuş veya eserlerini dinlemiş olmama rağmen bir gün örneğin "Kim 500 Bin İster Yarışmasında" 100.000 'lik soruda sorsalar "Manfred adlı ünlü senfoninin bestecisi kimdir?" diye herhalde %50 joker hakkımı kullanmak zorunda kalır belki de yanlış cevap verirdim. Çünkü okumanın yanında yaşamak, tatmak, tutmak, dokunmak kısacası tecrübe etmek bilgileri ve deneyimleri kalıcı yapar. Ben buna inanırım. Bu bağlamda bu konser binlerce sayfa dolusu bilgiydi beynime kazınan. Örneğin şimdi, tamamen dinlediklerimden sentezlediğim kısa bir Çaykovski biyografisi özeti yazacağım sizlere, ardından da dinlediğim senfonilerin kısa bir değerlendirmesini yapacağım. Bakın bakalım aklımda kalanlara; en azından "başlangıç seviyesinde bir çok sesli müzik dinleyicisi" olabilmiş miyim?
                Çaykovski 19.yy'ın sonlarında Rusya'da doğuyor. Önce hukuk eğitimi alıyor ardından konservatuvar öğrencisi oluyor. Daha konservatuvar yıllarında bir çok beste yapmaya başlıyor. Talihsiz bir evlilik sırasında mutsuz yıllar geçiriyor.  Eşinden boşanması, eşinin boşanmanın peşi sıra intiharı, sanatçının zatürreye yakalanması gibi bir dolu felaketten sonra kardeşiyle beraber inzivaya çekilir gibi İsviçre'de Cenevre Gölünün kıyısına taşınıyor. Bu dönemleri atlatmasında ve kemana yaklaşmasında en önemli faktörün Kotek adındaki yakışıklı keman öğrencisi olduğu söylenir. Belli ki duygusal bir ilişkileri de olmuş bu genç oğlanla. Bu dönemde keman konçertosunu yazıyor bu akşam dinlediğimiz 1. Eser. Daha sonraları Çaykovski'nin herkes tarafından çok iyi bilinen eserleri geliyor peşi sıra Romeo ve Juliette, Manfred, Kuğu Gölü, Uyuyan Güzel, Fındıkkıran...Geneline baktığımızda Çaykovski (tchaikovsky) gerçek bir romantik Rus besteci.
                Bu akşam seslendirilen "Keman Konçertosu Op.35 Re Majör" adlı eserde, bu romantizminin yanı sıra hayatının tecrübeleri gibi dinamik, canlı ama bir o kadar taşkın duygular hissediliyordu. Eseri seslendiren solist Fedor Roudine ise çok başarılıydı. Biyografisindeki her ödülü hakikatten "bileğinin hakkıyla" almış (http://www.fedorroudine.com/#!home/mainPage) . Bu bir keman virtüözü için kaba bir tabir oldu galiba ama, sahnede kendisini izleseydiniz 20 yaşında bir devdi. Elindeki Stradivarius kopyası ile bütünleşen bedeninde tüm eseri hissettiğini bizlere gösterdi ve her noktayı bize hakkıyla geçirdi. Dakikalarca alkışlanan sanatçı konserin geri kalanını ise yanımızdaki koltukta kız arkadaşıyla oturarak izledi ve sonunda orkestrayı alkışladı.
                İkinci eser "Manfred" ise, Çaykovski'nin 7. Senfonisidir. İngiliz şair Lord Byron'un manzum dramından alınarak 1885 yılında yazılmış. Byron'dan alınma konu besteciye Balakirev tarafından verilmiş. Eser dört bölümden oluşuyor. Dört bölümde eşsiz bir ustalıkla, değişen duygular, temalar ve ritimlerle geçiyor. Özellikle 2. Bölüme konu olan "çağlayanın oluşturduğu gökkuşağı" senfoniyi dinleyenlerin gözleri önünde canlanıyor. 3. Bölüm pastoral ve gitgide artan bir gerilimle bir orkestra romansına dönüşüyor. Aradaki çan vuruşları ise bir anda ortalığı karartıyor. Son bölüm ise tipik bir Rus marşı tadında gelişen ritmlerde ve bu ritm bölüm boyunca derece derece yükselerek bir org eşliğinde dramatik finale ulaşıyor.
                Bu dramatik final ile gecenin finali de geliyor. Şef Fahrettin Kerimov yönetimindeki orkestra dakikalarca ayakta alkışlanıyor ve sanat dolu bir gece daha sna eriyor. Ama Bursalılar şanslı çünkü bu muhteşem müzik ziyafeti her perşembe Merinos Kongre Merkezinde veya cuma günleri U.Üniversitesi Mete Cengiz Kültür Merkezinde sizleri bekliyor.
                Sanata ayıracak vakti olanlara en güzel haber ise bilet fiyatlarının düşüklüğü ve bilet bulmanın kolaylığı. Avrupa başkentlerinde veya en azından İstanbul'da bile böyle bir konseri izlemek için en az 1 ay öncesinden bilet almak ve bu bilete  20 euro ödeyenlerin yanında bizler klasik müziğe 10 tl'ye doyuyoruz. Metro'dan kongre merkezinin önünde inip, konser saatinden biraz önce salona gelip, müzik sohbetlerine katılmak da cabası. Bundan iyisi mi? Bilmem! Belki de hafta boyunca kulağınızda kalan keman tınısı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder