Bursa Bölge Senfoni Orkestrası bu
gece (01.11.2012 Perşembe) Atatürk Kongre Kültür Merkezinde Çaykovski'yi
"konuk etti".
Konser saatinden 45 dakika önce
başlayan "müzik konuşmaları" çok sesli müziği bilinçli dinlemek adına
önem taşıyordu. Doç. Mesruh Savaş'ın düzgün diksiyonu ve dinleyicileri elinde
tutan hitabeti sayesinde Çaykovski'yi
yakinen algılama fırsatı bulduk. Müzik konuşmalarının gün geçtikçe
katılımcısı artacaktır, hiç şüphe yok. Çünkü samimi, ukalalığa ve gereksiz
terminolojilere yer vermeyen süresi de içeriği de tadında bir sohbetti.
Kendi adıma defalarca biyografisini
okumuş veya eserlerini dinlemiş olmama rağmen bir gün örneğin "Kim 500 Bin
İster Yarışmasında" 100.000 'lik soruda sorsalar "Manfred adlı ünlü
senfoninin bestecisi kimdir?" diye herhalde %50 joker hakkımı kullanmak
zorunda kalır belki de yanlış cevap verirdim. Çünkü okumanın yanında yaşamak,
tatmak, tutmak, dokunmak kısacası tecrübe etmek bilgileri ve deneyimleri kalıcı
yapar. Ben buna inanırım. Bu bağlamda bu konser binlerce sayfa dolusu bilgiydi
beynime kazınan. Örneğin şimdi, tamamen dinlediklerimden sentezlediğim kısa bir
Çaykovski biyografisi özeti yazacağım sizlere, ardından da dinlediğim senfonilerin kısa bir değerlendirmesini yapacağım. Bakın bakalım aklımda
kalanlara; en azından "başlangıç seviyesinde bir çok sesli müzik
dinleyicisi" olabilmiş miyim?
Çaykovski 19.yy'ın sonlarında
Rusya'da doğuyor. Önce hukuk eğitimi alıyor ardından konservatuvar öğrencisi
oluyor. Daha konservatuvar yıllarında bir çok beste yapmaya başlıyor. Talihsiz
bir evlilik sırasında mutsuz yıllar geçiriyor.
Eşinden boşanması, eşinin boşanmanın peşi sıra intiharı, sanatçının zatürreye yakalanması gibi bir dolu felaketten sonra kardeşiyle beraber inzivaya çekilir
gibi İsviçre'de Cenevre Gölünün kıyısına taşınıyor. Bu dönemleri atlatmasında ve
kemana yaklaşmasında en önemli faktörün Kotek adındaki yakışıklı keman
öğrencisi olduğu söylenir. Belli ki duygusal bir ilişkileri de olmuş bu genç
oğlanla. Bu dönemde keman konçertosunu yazıyor bu akşam dinlediğimiz 1. Eser.
Daha sonraları Çaykovski'nin herkes tarafından çok iyi bilinen eserleri geliyor
peşi sıra Romeo ve Juliette, Manfred, Kuğu Gölü, Uyuyan Güzel, Fındıkkıran...Geneline
baktığımızda Çaykovski (tchaikovsky) gerçek bir romantik Rus besteci.
Bu akşam seslendirilen "Keman
Konçertosu Op.35 Re Majör" adlı eserde, bu romantizminin yanı sıra
hayatının tecrübeleri gibi dinamik, canlı ama bir o kadar taşkın duygular
hissediliyordu. Eseri seslendiren solist Fedor Roudine ise çok başarılıydı.
Biyografisindeki her ödülü hakikatten "bileğinin hakkıyla" almış (http://www.fedorroudine.com/#!home/mainPage)
. Bu bir keman virtüözü
için kaba bir tabir oldu galiba ama, sahnede kendisini izleseydiniz 20 yaşında
bir devdi. Elindeki Stradivarius kopyası ile bütünleşen bedeninde tüm eseri
hissettiğini bizlere gösterdi ve her noktayı bize hakkıyla geçirdi. Dakikalarca
alkışlanan sanatçı konserin geri kalanını ise yanımızdaki koltukta kız
arkadaşıyla oturarak izledi ve sonunda orkestrayı alkışladı.
İkinci eser "Manfred"
ise, Çaykovski'nin 7. Senfonisidir. İngiliz şair Lord Byron'un manzum dramından
alınarak 1885 yılında yazılmış. Byron'dan alınma konu besteciye Balakirev
tarafından verilmiş. Eser dört bölümden oluşuyor. Dört bölümde eşsiz bir
ustalıkla, değişen duygular, temalar ve ritimlerle geçiyor. Özellikle 2. Bölüme
konu olan "çağlayanın oluşturduğu gökkuşağı" senfoniyi dinleyenlerin
gözleri önünde canlanıyor. 3. Bölüm pastoral ve gitgide artan bir gerilimle bir
orkestra romansına dönüşüyor. Aradaki çan vuruşları ise bir anda ortalığı karartıyor.
Son bölüm ise tipik bir Rus marşı tadında gelişen ritmlerde ve bu ritm bölüm
boyunca derece derece yükselerek bir org eşliğinde dramatik finale ulaşıyor.
Bu dramatik final ile gecenin
finali de geliyor. Şef Fahrettin Kerimov yönetimindeki orkestra dakikalarca
ayakta alkışlanıyor ve sanat dolu bir gece daha sna eriyor. Ama Bursalılar
şanslı çünkü bu muhteşem müzik ziyafeti her perşembe Merinos Kongre Merkezinde veya
cuma günleri U.Üniversitesi Mete Cengiz Kültür Merkezinde sizleri bekliyor.
Sanata ayıracak vakti olanlara
en güzel haber ise bilet fiyatlarının düşüklüğü ve bilet bulmanın kolaylığı. Avrupa
başkentlerinde veya en azından İstanbul'da bile böyle bir konseri izlemek için
en az 1 ay öncesinden bilet almak ve bu bilete
20 euro ödeyenlerin yanında bizler klasik müziğe 10 tl'ye doyuyoruz. Metro'dan
kongre merkezinin önünde inip, konser saatinden biraz önce salona gelip, müzik
sohbetlerine katılmak da cabası. Bundan iyisi mi? Bilmem! Belki de hafta
boyunca kulağınızda kalan keman tınısı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder